top of page

Ekonomi, eğitim ve kültürdeki gelişmeler, köylerin sosyal yönden de gelişmelerine yol açtı.

 

50’li yıllarda Pancarköy’de yazlık sinema vardı. Komşu köylerin sinemacılarıyla film değişimi yapan Sinemacı Ali Denizli, her akşam başka bir filmi gösterime sunuyordu. Sinemadan, akşam saatlerinde başlatılan müzik dinletisi köyün her tarafından işitilebiliyor, köye ayrı bir canlılık katıyordu.

 

Köyde, yerli sinemanın yapıtlarını izliyorduk. Oysa Şeker Sineması, bambaşka bir dünya sunuyordu. Pazar günlerini iple çekiyorduk. Öğlene doğru yola çıkıyor, yaklaşık yarım saatlik hızlı bir yürüyüşten sonra ve sinema saatinden epeyce önce, Teliçi kapısında oluyorduk. Düğüncülü, Sinanlı ve Büyük Mandıra köylerinden gelen arkadaşlarla, kapının açılış saatini bekliyorduk. Kapı açıldığında, koşar adım sinemaya…

Şeker Sineması, İstanbul dışında, Trakya’nın en büyük ve en lüks sinemasıydı. Dünyada gösterime çıkmış filmler, sinemaskop perdede, orijinal şekliyle (Türkçe alt yazılı) sunuluyordu. Vikingler filmini ilk kez bu sinemada seyretmiştik. Kaloriferli ve lüks koltuklu Şeker Sineması’nın bir benzerini, yıllar sonra Kırklareli’nde gördük. Saray Sineması…

Sporda da güzel başlangıçlar ve olumlu gelişmeler yaşandı. Şeker Spor, kısa zamanda Trakya’nın en güçlü takımları arasına girdi. Biz çocuklar ve gençler için,”Şeker Spor” da ayrı bir çekim merkeziydi. Savunmanın geçilmez adamı Çiço Recep, Golcü Kara Yılmaz, Sağ Açık Motor Şinasi, Sol Açık Atilla, Takımın Değişmez Oyuncuları Fil Hamdi ve Papaz Remzi hayallerimizi süsleyen futbolculardı. Kara Yılmaz’ın, ceza sahası içinde, kaleye arkası dönük olarak, rövaşata ile attığı golü hiç unutamıyorum.

Daha sonraki yıllarda, Ortaokuldan devre arkadaşlarımız, Şeker Spor’un önemli oyuncuları arasına girdiler. Barbaros, fiziksel olarak da güçlü bir futbolcuydu. Cici Fikret (Ortaokuldan sınıf arkadaşım) teknik yanı ağır basan bir oyuncuydu. Ne yazık ki onu, hayatının baharında kaybettik. Bir deniz kazasında…

Şeker Stadı, o zaman için Trakya’nın en güzel spor alanlarından biriydi. Burada, 1.Lig takımlarının yanı sıra, yabancı ülkelerin futbol takımlarını da izleme şansını yakaladık. Ayrıca, Pancar Spor’un maçlarını izledik.

Bir maçta, kıvrak oyuncularımızdan Selahattin (Ergin), 3 savunma oyuncusunu tek tek çalımlayarak geçti ve kaleciyi de çalımladıktan sonra, topu tam kale çizgisinin üzerinde bir süre tuttu, bıraktı ve geri döndü.Statta büyük bir alkış koptu ve hemen ardından “Aaa!” sesleri yükseldi. Yerinden kalkan Kaleci, önce topa, sonra hakeme baktı. Daha sonra da, topu aldı ve degajını yaptı.

 

Şeker Fabrikası’nın “Güreş Takımı” da vardı. Eskiden beri güreşçiler yetiştiren Sinanlı ve Büyük Mandıra köylerinin gençleri, Fabrikanın desteği ile daha büyük başarılara imza attılar.

Şeker Stadı, atletizm etkinliklerine de ev sahipliği yaptı. Lüleburgaz Lisesi ile Kepirtepe İlköğretmen Okulu arasındaki iddialı yarışmaları, bu Statta izleme olanağı bulduk.

 

3 bin metre yarışını izliyoruz. Tribünlerde fısıltılar başladı:

“Kepir’in Beden Eğitimi Öğretmeni, bir sporcusunu gizlice hazırlamış. Ancak, Lüleburgaz Lisesi’nin Beden Eğitimi Öğretmeni, nasıl başardıysa, bu sporcunun kimliğini öğrenmiş.”

Koşu başladı. İlk yüz metrede, Kepirli koşucuyu, Liseli iki koşucu makasa aldı, bırakmıyor. Bu sırada, Kepirli bir koşucu, tam gaz koşmaya başladı ve ilk turu, neredeyse yarım tur önde bitirdi. Tribünler yorum yapıyor:

“Ulan,100 metre koşusu mu yapıyorsun, şimdi şişip kalacaksın.”

Turlar devam ediyor. Liseli iki koşucu, Kepirliyi bırakmıyor. Kepirli hızlanıyor. Onlar da…

Kepirli yavaşlıyor. Onlar da…

2 bin metrenin bitiminde, koşuya hızlı başlayan salak koşucu, ötekilerden bir tur önde…

Ulan yoksa?

Liseliler uyandı, ama yetiş yetişebilirsen.

Kepirli SALAK (!) birinci oldu.

bottom of page