top of page

ŞEHİTLER ve GAZİLER


Güncel bir kitap…

Yılmaz Özdil, kitabın arka kapağına şunları yazmış:

“Vatan” denilen kavram…

Aslında işte bu insanlardır.

Bu kitabı okumak yetmez.

Bu kitabı okutmak vatan borcudur.

Arkadaşım Macit Sabır, bu kitabı bana verirken, “vatan borcunu” yerine getirmiş. Aynı duygularla ben de “bu köşede aynı görevi yapmış olayım” diye düşündüm.

UNUT – MAYIN

GAZİLERİN GERÇEĞİ

KORAY GÜRBÜZ

Vatan uğruna, gözünü kırpmadan ölüme giden Türk Askerinin, yıllardır süren amansız savaşı…

PKK Savaşı…


Vatan uğruna ŞEHİT olanları saygıyla anıyoruz. Ya GAZİLER…

MAYIN döşenmiş dağlar, tepeler, dere yatakları, düzlükler… Ve bu mayınlara basıp; ayaklarını, bacaklarını, ellerini, kollarını, gözlerini kaybeden GAZİLER…

Birkaç ay evliyken askere gidip, ENGELLİ olarak evine dönen KOCALAR; ana karnında bıraktıkları çocuklarını kollarında değil, engelli arabasında taşıyabilen BABALAR; sözlü ya da nişanlı olarak askere gidip, engelli olarak geri döndüğünde, nişanlısına görünmek istemeyen ERKEKLER…


Belki ilk yıllarda değil, ama özellikle 2000’li yıllardan sonra, bu VATAN EVLÂTLARINA gereken değeri vermeyen bir TOPLUM… Zorlukla kullanabildikleri PROTEZLERİ karşılamakta çekinceler ileri süren DEVLET…

Ve Doğu- Güneydoğu illerinde Devlet ile PKK arasına sıkışmış; bazıları Devleti, bazıları PKK örgütünü desteklemek zorunda bırakılmış GENİŞ HALK TOPLULUKLARI… Ve de kaçakçılıktan beslenen, son model arabalar kullanan, dış görünümü değilse bile iç görünümüyle lüks konutlarda yaşayan VARSILLAR… Bazıları Devleti, bazıları PKK örgütünü destekleyen ve her durumda çıkarlarını sürdüren AŞİRET REİSLERİ…


Gazi KÖY KORUCUSU anlatıyor:

“ Van doğumluyum. 10 kardeşim var. Köyde büyüdüm. Toplam 42 hane vardı. Köy küçük olduğundan okumak için ilçeye gitmek zorunda kaldım. Ortaokulu bitirdim. Yedi çocuğum var. Bizim aşiret “devlet yanlısı” olduğu için, büyük çoğunluğu gönüllü köy koruculuğu yapıyor. Babam ve üç kardeşim de koruculuk yaptı. Kardeşim ve iki amcam teröristlerle girilen çatışmada şehit oldu. Ben gaziyim.”

Ve Köy Korucusu şu ilginç gerçekleri anlatıyor:

“PKK, bölge insanının her türlü kaçakçılığı yapmasına izin veriyor, fakat uyuşturucu ve silâh kaçakçılığına izin vermiyor. Çünkü bu işte büyük para var, bu işi kendisi yapıyor. Eroin Türkiye’ye hem İran üzerinden hem de Irak üzerinden gelir. Her iki ülkeden gelen uyuşturucunun kontrolü PKK’nın elindedir. PKK bu işi yaparken kendine bağlı devlet memurlarını da kullanır. Yani herkes payını alır. Örneğin eroinin kilosu Irak’ta 4 bin avro, Hakkâri’de 6 bin avro, İstanbul’da 15-20 bin avro olurken Avrupa’da 500 bin avrodur. Uyuşturucu piyasasının büyüklüğünü bu rakamlardan anlayabilirsiniz.”

Ve de şöyle sürdürüyor anlatımını:

“Çukurca, Şemdinli, Yüksekova, Esendere gibi sınır köylerinin hepsinde kaçakçılık çok kolay yapılmaktadır. Sınır diye bir şey yoktur. Sınırı geçince PKK’nın kontrol noktaları bulunmaktadır. Bu noktalarda PKK katır başına 50 dolar vergi alır. Örneğin ben üç saatte sınırı geçip üç saatte dönebiliyorum. Bazen günde iki sefer yapıyorum. Diyelim ki 100 katırın var; bir katır 140 kilo şeker taşır. Bir seferde 14 ton şeker getirebilirsin. Eğer iki sefer yaparsan 28 ton şeker yapar. Şekerin Türkiye’de ton fiyatı 1300 dolar, Irak’ta ton fiyatı 400 dolar. Üstelik TÜRK MALI…”

Bu kitap çarpıcı gerçeklerle dolu… “Terörle Savaş” konusu da üzerinde durulması gereken çok önemli bir konu… “Terörist” silâhlıdır, bu nedenle de teröriste karşı silâh kullanılması doğaldır. Ama “terör” ile savaşmanın çeşitli yol ve yöntemleri vardır. Bu yol ve yöntemler sonuna kadar kullanılmalıdır.


“Terörsüz Günler” dileğiyle bu kitabı okumanızı öneriyorum. Saygılarımla…


Opmerkingen


bottom of page