top of page

ÖĞRETMENLER GÜNÜ KONUŞMASI



Sayın Belediye Başkanım,

Başta Köy Enstitülü Öğretmenlerim Olmak Üzere Sayın Büyüklerim,

Değerli Öğretmen Arkadaşlarım ve Genç Emekliler,

Saygıdeğer Basın Emekçileri ve Saygıdeğer Konuklar,

Hepinize sonsuz saygılarımı sunuyorum!


Kurtuluş Savaşımızı başarıyla sonuçlandıran Mustafa Kemal Atatürk, “Asıl savaşımız şimdi başlıyor” diyerek, “Kalkınma Savaşımızı” başlatmış, “Okuma- Yazma Seferberliği”nin ilk adımını atmıştı. “Başöğretmen” unvanı ile taçlandırılan Atatürk, yeni Türk Alfabesinin tanıtımına öncülük etmiş, eğitim ve öğretimin köylere kadar yayılmasının yollarını açmıştı. Ardından Köy Enstitüleri geldi, ama ne yazık ki fazla yaşatılamadı. Cumhuriyet döneminin “ilk eğitimci kuşağı” olan Köy Enstitülü öğretmenler yılmadılar, sonraki kuşaklara öncülük ettiler.


1960 Darbesi’nin ardından gelen “1961 Anayasası”, yeni ufuklar açtı. 60’lı yılların mezunları olan biz “İkinci Kuşak Öğretmenleri”, köylerde “Halk Dershaneleri” adı altında, “Okuma –Yazma Seferberliğini” sürdürdük.

Örgütlenme çalışmalarımız da bu dönemde başladı:


TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) kuruldu (8 Temmuz 1965). Fakir Baykurt Genel Başkanlığa, Dursun Akçam Genel Sekreterliğe seçildiler… Öğretmenlere yapılan baskılar sürdürülünce “BÜYÜK EĞİTİM YÜRÜYÜŞÜ” ile sesimizi duyurduk (15 Şubat 1969- Ankara).


İsteklerimiz gerçekleştirilmedi. Bunun üzerine, 15-16-17-18 Aralık 1969’da “ÖĞRETMEN BOYKOTU” yapıldı.

Baskılar sürdü, TÖS kapatıldı ve TÖB-DER (Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği) kuruldu (3 Eylül 1971). Tüm öğretmenlerin üçte ikisinin katıldığı, 200 bin üyeli, gelmiş geçmiş en büyük dernek…

12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra, TÖB-DER de kapatıldı; Yöneticileri yargılandılar ve 8 yıl sonra aklandılar. Derneğin mal varlıklarına el konuldu. Kırklareli’nin de içinde bulunduğu birçok yerde, mal varlıkları geri alınamadı.

TÖB-DER Genel Başkanlarından Cemil Çakır, kanserden öldü.

Gültekin Gazioğlu, Almanya’da, sürgünde hastalandı, Türkiye’de kanserden öldü.

TÖS Genel Başkanı Fakir Baykurt, Almanya’da kanserden öldü.

Ve yüzlerce gencin, onlarca öğretmenin katili “12 EYLÜL İŞKENCECİ CUNTASI”, öğretmenlerin ağzına bir parmak bal çalarcasına, 24 Kasım’ı “ÖĞRETMENLER GÜNÜ” olarak belirledi. Doğaldır ki, öğretmenlerin büyük çoğunluğu, bu sözde armağanı benimsemediler. “Öğretmenler Günü”, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi “5 Ekim” günü kutlanmalıydı. Bugün “Öğretmenler Günü” kutlanıyorsa, Cuntacıları nefretle, Atatürk’ü saygılarımızla anmak içindir.

Bugünkü etkinliği düzenleyen Kırklareli Belediye Başkanlığı’na teşekkür ediyoruz. Ama bir de dileğimiz var: Gelecek yıldan başlamak üzere, “5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü”nü de birlikte kutlayalım ve öğretmen sorunlarını masaya yatıralım.


Değerli öğretmen arkadaşlarım, içinde yaşadığımız bugünlerde, ülkemizin çevresi cayır cayır yanıyor. Ateş bize de sıçradı sıçrayacak… Dışarıda, Sevr’i dayatmak ve bizi parçalamak için uğraşan emperyalist devletler; içeride, Atatürk aydınlanmasını tersine çevirmeye çalışan kara zihniyetliler…


Tek tek hepimize görevler düşüyor… “Ben yıllarca çalıştım, emekli oldum. Şimdi de gençler çalışsın” diyemezsiniz. Öğretmen, emekli olamaz… “Eğitim, beşikten mezara kadardır…” Eğitimcilik de öyle… Her yaşta insanın yapabileceği bir şeyler vardır. Ben, kendimden biliyorum ki, 70 yaşında olanlar da bir şeyler yapabilirler… Köy Enstitülü büyüklerimize bakın… Yürekleri mangal gibi… Onlar diyorlar ki, “Atatürk İlkeleri, öğretmenlerin Anayasasıdır. Türkiye’nin sahibi Atatürk’tür, başkası değil.” Çeşitli nedenlerle bu toplantıya katılamayan tüm öğretmenlerimize sağlıklı bir yaşam diliyor; kaybettiklerimizi özlemle anıyoruz.


Biz öğretmenler çok iyi biliyoruz ki, “4+4+4” ucubesi, ilköğretimi perişan etmiştir. Ortaöğretim kurumları, İmam Hatip Liselerine dönüştürülmüştür. Üniversiteler, bilim yuvası olmaktan çıkarılmıştır. Öğretmen açığı sürüp giderken, binlerce öğretmen atama beklemekte, kadrolar İmam Hatip mezunları ile doldurulmaktadır.


Sevgili Genç Emekliler! Özellikle sizlere büyük görevler düşüyor: Eğer üyesi değilseniz, “iyi çalışmıyor” diye, bir siyasi partiyi eleştirme hakkınız yok… Üye olacaksınız; ağırlığınızı koyacaksınız; sizin gibi düşünenlerle birlikte, o kuruluşu rayına oturtacaksınız. “Benim ağırlığımdan ne olur ki…” diyemezsiniz… Unutmayın ki, “ton” dediğimiz ağırlık birimi, “gramların” birleşmesinden oluşuyor.


Eğer üyesi değilseniz, kamu yararına çalışan bir derneği, “iyi çalışmıyor” diye, eleştirme hakkınız yok… Üye olacaksınız; görev üstleneceksiniz; başta kızlarımız olmak üzere gençlerimize burs desteği vereceksiniz. “Benim vereceğim 5 liradan, 10 liradan ne olur ki…” diyemezsiniz. Unutmayın ki, birilerinin kolaylıkla toplayabildiği o “milyon liralar”, onun bunun verdiği 5 liraların, 10 liraların birleşmesinden oluşuyor.


“Birkaç yüz kişinin yürümesiyle, miting alanlarında toplanmasıyla ne olur ki…” diyemezsiniz. Sen de katılırsan, bir kişi fazla olur. Unutmayın ki; yolları, alanları dolduran binler, on binler; tek tek insanların toplamından oluşuyor.

“Baskılar var. Beni de yakarlar…” diye korkmaya hakkımız yok…


Çocuklarınızın, torunlarınızın geleceği için, gerekirse yanmayı da göze almalısınız.


Ne demiş büyük ozan:

“Ben yanmasam /

Sen yanmasan /

Biz yanmasak /

Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa… /

Hava toprak gibi gebe /

Hava kurşun gibi ağır /

Bağır / Bağır / Bağır / Bağırıyorum /

Koşun! /

Kurşun eritmeye / Çağırıyorum.”


ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN!

Saygılarımla…


24 Kasım 2014

Rafet Seçkin- Emekli Öğretmen


Comments


bottom of page