top of page

TUTKAL


Babası bir Rus Yahudisi olan Arthur Koestler (D:Macaristan- 1905) “ONÜÇÜNCÜ KABİLE- Hazar İmparatorluğunun Mirası” adlı kitabında, ilginç değerlendirmelere yer vermiş.


Musevi inanışına göre, İshak oğlu Yakup’un oniki oğlu olmuş, her oğul ayrı bir kabile başlatmıştır. Aşkenazi Yahudileri’nin köklerinin farklı olduğunu savunan, araştırmacı yazar A. Koestler, Hazar Yahudileri’ni “Onüçüncü Kabile” olarak tanımlamıştır.


Hazar (Khazar) sözcüğü, Türkçe “Gez” kökünden gelmekte, aldığı ekle “Gezer” haline gelip, göçebe anlamını yansıtmaktadır.


Bir iç deniz olan Hazar Denizi’ne de adını veren Türkler, bu coğrafyada, 400 yıl hüküm süren bir İmparatorluk kurmuşlardır. HAZAR İMPARATORLUĞU…


Sekizinci yüzyılın başlarında dünya, iki büyük gücün elinde kutuplaşmıştı. Bir yanda Hıristiyanlık (Bizans), öte yanda da Müslümanlık (Bağdat Halifeliği) vardı. Her iki grubun ideolojik doktrinleri, kuvvet politikası ilkelerine göre işliyor, ikna yönteminin işlemediği durumlarda, fetih yöntemini kullanıyorlardı. Hazar İmparatorluğu bu sıra üçüncü güç görünümündeydi, ama hangi büyük gücün inancını kabul ederse, o gücün egemenliği altına girme sakıncası vardı. Hazarlar, üçüncü bir din olan Yahudiliği kabul ettiler.


“DİN” faktörü, toplumları bir arada tutabilmek için, uzun yıllar “TUTKAL” görevini sürdürdü.


1789 Fransız Devrimi, MİLLİYETÇİLİK kavramının giderek yayılmasına neden oldu; Krallıklar, İmparatorluklar parçalandı ve Ulus Devletler doğdu. Üç kıtaya yayılan Osmanlı İmparatorluğu (Halifelik), çok sayıda Ulus Devlet doğurdu.


“DİN” faktöründen sonra,” IRK” faktörü de “TUTKAL” görevi yapacaktı.


19. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan “Slavlık” fikri gelişti ve “Bütün Slavları Birleştirme Ülküsü (PANSLAVİZM)” şeklini aldı. İlk zamanlarda merkezi Prag’da olan Panslavizm, Rusya’da da gelişti ve merkez Moskova’ya kaydı.

Bulgar milliyetçiliğinin gelişmesine destek veren Panslavizm, Balkan Savaşları ile birlikte, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasına ve Bulgaristan, Yunanistan gibi devletlerin kurulmasına yol açtı.


1.Dünya Savaşı’ndan sonra, galip devletlerin işgaline uğrayan Anadolu, Mustafa Kemal’in önderliğinde verilen Kurtuluş Savaşı ile bağımsızlığını kazandı ve “Türkiye Cumhuriyeti “ kuruldu. Bu topraklar üzerinde yaşayan halkların ortak savaşımı ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti de “Ulus Devlet” niteliğini taşıyordu. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” diyen Atatürk, bu topraklar üzerinde yaşayan tüm halkları eşit saymış, ama Türkçeyi ve Türk kimliğini de önde tutmuştur.


Aynı yıllarda Rusya’da bir devrim yaşanmış, Çarlık yıkılarak “Komünizm” temelleri üzerine oturtulan Sovyetler Birliği kurulmuştur. Bu yönetim biçiminde “TUTKAL” görevini “İŞÇİ (EMEKÇİ)” kavramı üstlenmiştir.


30’lu yılların Almanya’sı, Hitler’in önderliğinde “Kafatası Milliyetçiliği” olarak tanımlanabilecek, koyu bir “IRKÇILIK” dönemini yaşamıştır. Bu dönem, “Yahudi Soykırımı”nın en yoğun şekilde yaşandığı dönemdir.


Arthur Koestler, yazı konusu kitabında, “Soykırıma uğrayan bu Yahudilerin büyük çoğunluğu Aşkenazi Yahudileri’dir. Moğol saldırıları sonucunda yıkılan Hazar İmparatorluğu halkları, batıya göç ederek, şimdiki Polonya, Macaristan, Ukrayna dolaylarına ve Balkanlara yerleşmişlerdir. Hitler, Semit bir soyu yok edeyim derken, Kafkasya’dan gelen bir halkı (Türkleri) ırk kıyımına uğratmıştır” diye yazıyor.


Bugünün dünyasında, DİN temeli üzerine oturan devletler olduğu gibi, IRK temeli üzerine oturan devletler de var. Her zaman olduğu gibi, bugünün dünyasında, DİN savaşları da var, IRK savaşları da… Dinler mezheplere ayrıldığı için, geçmiş yüzyıllarda olduğu gibi, içinde bulunduğumuz yüzyılda da mezhep savaşları sürüp gidiyor.


Adına GLOBALLEŞME (KÜRESELLEŞME) denilen süreç, güçlü devletlerin çıkarları doğrultusunda savaşlar yaratıyor, zayıf devletler daha küçük parçalara ayrıştırılarak, yeni devletçikler oluşturuluyor. Yutması kolay küçük lokmalar…

Son yıllarda ülkemiz ateş çemberi içinde… Çevremizdeki ülkeler gibi, Türkiye de tutuştu tutuşacak… Dışarıdan “Ilımlı İslâm” dayatması var, içeriden “Şeriat” dayatması… “Bölücülük” almış başını gidiyor…


“YURTTA BARIŞ! DÜNYADA BARIŞ!”

Evet… Bize bir “TUTKAL” gerek… Anlayana, o da apaçık ortada: ATATÜRK…


KIRKLARELİ MANŞET HABER Gazetesi- 24.11.2014

Comments


bottom of page