top of page

TARSAN



Emperyalizme ve onun içimizdeki işbirlikçilerine karşı verilen KURTULUŞ SAVAŞI’ndan sonra başlatılan KURULUŞ SAVAŞI, kolay değildi. Eğitimi ve kalkınmayı köylerden başlatmanın gereğine inanan ATATÜRK’ün bir tasarımı vardı: “İdeal Cumhuriyet Köyü”…


Merkezde bir “anıt” ve “köy meydanı”… Köy meydanında; “köy parkı” ve “çocuk bahçesi”… Bunların çevresinde; oyun yeri, telefon, itfaiye, çeşme, havuz ve tuvalet… Bir yanda; “okul ve uygulama bahçesi” ile “öğretmen evi”… Diğer bir yanda; çok geniş bir “koruluk” ve koruluğun sonunda bir “akarsu” ve “değirmen”… Tasarımın bir köşesinde “hayvan mezarlığı”, diğer bir köşesinde “asri mezarlık”… Daha neler neler: Köy konağı, cami, halk odası, okuma odası, ebe ve sağlık odası, kooperatifler, mandıra, köy dükkânları, spor alanı v.b. sosyal tesisler… İnsana da, hayvana da, doğaya da değer veren bir “AKILLI PROJE”…


Yıllar sonra, CHP Genel Başkanı Bülent ECEVİT’in “otuz yıllık hayalim” dediği “KÖYKENT” projesi de, “İdeal Cumhuriyet Köyü” projesinin bir devamı… 1978-1979 yıllarında, Ecevit Hükümeti’nin, Van ve Bolu’da uygulamaya başlattığı, 1979’da yapılan ara seçim sonrasında CHP’nin iktidardan düşmesiyle sonuçlanamayan proje…


Aynı yıllarda MHP de, “KÖYKENT” projesine alternatif olarak, “TARIMKENT” adını verdiği bir proje üretmiş; bu proje 2001 yılında, Tarım Bakanlığı öncülüğünde, “Doğduğum Yerde Doymak İstiyorum Projesi” adı altında başlatılmış; ne yazık ki, bu proje de gerçekleştirilememişti.


1947 yılında kurulan İsrail Devleti’nin “Tarım Bakanlığı İlk Genel Müdürü” Haim HALPERİN, tüm dünyada ilgi uyandıran bir kitap yayımlamıştı: AGRİNDUS…


İngilizce “AGRICULTURE (TARIM)” ve “INDUSTRI (SANAYİ)” sözcüklerinin ilk harflerinden oluşan bu sözcük (AGRİNDUS), aynı yöntemle Türkçemize aktarıldığında “TARSAN” adı oluşmuştu.Bu konuyu, Prof. Dr. Osman Nuri KOÇTÜRK, “Türkiye’nin Kalkınmasında Tarım ve Sanayi- Yeni Bir Düzen: AGRİNDUS” adlı kitabında, ayrıntılı olarak işlemiştir (1967).


Bu kitap 70’li yıllarda elime geçmiş; Sergen Ortaokulu son sınıf öğrencilerimle bu konuyu tartışmış; CHP’nin “KÖYKENT” ve MHP’nin “TARIMKENT” projeleriyle ilgili araştırmalar yapmaları için “ev ödevi” vermiştim.

Köyde kıyamet koptu… “Rafet Öğretmen; siyasetle uğraşıyor, öğrencilere ‘komünizm propagandası’ uyguluyordu”…

Yukarıda saydığımız projelerin dayandığı temeller yadsınamazdı. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda, halkın yüzde 80’i köylerde yaşıyor ve tarımla uğraşıyordu. Ama ne yazık ki, bir tarım politikası yoktu. Köyde geçimini sağlayamayan gençler, kentlere göç etmeye başladılar. Sonuçlar ortada:

*Tarım emekçisi, karın tokluğuna çalışan sanayi emekçisi oldu.

*Köydeki aile ve komşuluk ilişkileri, kentte ortadan kalktı.

*Köyler küçüldü, kentler büyüdü ve her iki tarafta da, sorunlar çözülemeyen boyutlara ulaştı.

*Fakir BAYKURT’un “Köygöçüren” romanında olduğu gibi, yoksul köylüler, topraklarını varsıl kentlilere yok fiyatına satmak zorunda kaldılar. Köylüler, kentteki apartmanlarda “kapıcı”, fabrikalarda “işçi” olurken; varsıl kentliler “çiftlik sahibi” oldular. Karasabanın temizleyemediği “köygöçüren otu”, ağır tarım makineleriyle kolayca yok edildi.

*Kentlerde “gecekondu mahalleleri” oluştu. İlerleyen yıllarda, bu alanlar değer kazanınca, yoksullar buralardan da kovuldu, gecekonduların yerini, “gökdelenler” ve “AVM’ler” doldurdu.

*Ormanlar, zeytinlikler talan edildi; her yer “maden ocağı” oldu.

*Çarpık sanayi; tarım alanlarını yok etti, su kaynaklarını kuruttu ya da zehirledi.

*Hormonlu ve GDO’lu ürünler, halk sağlığını olumsuz yönde etkiledi. Kanser, sıradan bir hastalık durumuna geldi. Hastaneler, sorunlara yetişemez oldu.

*”Hibrit tohum” nedeniyle; tarım, dış güçlerin denetimine bırakıldı.

*Sonuç olarak; tarımda da, sanayide de, “Sen üretme! Ben, dışarıdan alıp, içeride satayım” politikası uygulandı ve içimizdeki işbirlikçiler palazlanırken, dışarıya bağımlı bir ülke olduk.


Yukarıdaki projeler uygulanabilseydi, neler olacaktı:

*Okullar, hastaneler, fabrikalar “KÖYKENT” merkezinde toplanacak; her sabah, çevre köylerdeki öğrenciler okullarına, işçiler fabrikalarına gidecekler; akşam evlerinde buluşacaklardı.

*Fabrikada çalışan işçi, köyünden kopmayacak, çitçilik ve hayvancılık sürdürülebilecekti.

*Aile ilişkileri sıcak tutulacak; komşular, düğünlerinde de, cenazelerinde de dayanışma içinde olacaklardı.

*Organik tarım sürdürülebilecek, sağlıklı beslenen bir nesil yaratılacaktı.

*Sonuç olarak; tarım da, sanayi de gelişecek, “Kendi kendini besleyebilen ülke” konumunu yeniden yakalayabilecektik.


Bugünün CHP’si, önümüzdeki seçimlere;

*Böyle somut projelerle gidemez mi?

*Üretim için programlanmış bir “Eğitim Sistemi” kurulamaz mı?

*Ağalık düzenine son verilip, “Toprak Reformu” yapılamaz mı?

*Tarımdaki ve sanayideki üretim, emekçinin yararına, hakça paylaşılamaz mı?


İşte somut bir proje: TARSAN…


Haftalık Gazete “KIRKLARELİ MANŞET HABER”

22. Sayı Köşe Yazısı

rafetseckin39@hotmail.com

www.rafetseckin.com

コメント


bottom of page