top of page

EĞİTİM ÜRETİM İÇİNDİR



68 KUŞAĞI’ndan 3 genç… 3 DEVRİMCİ…

*Harun KARADENİZ: 1942- Giresun doğumlu…

*Nasuh MİTAP: 1947- Kırklareli doğumlu…

*Deniz GEZMİŞ: 1947- Ankara doğumlu…


Harun KARADENİZ, benden 3 yaş büyük; Nasuh MİTAP ile Deniz GEZMİŞ benden 2 yaş küçük…

1962-İTÜ öğrencisi olan Harun KARADENİZ, İTÜ Öğrenci Birliği Başkanlığı yaptı. Dönemin en büyük öğrenci yürüyüşü olan “Özel okullar devletleştirilmelidir” yürüyüşünde öncü oldu. “6. Filo’yu Protesto” olaylarında etkin rol oynadı. Bu eylemler sırasında, İTÜ Öğrenci Yurdu’nda yaşanan polis baskını sırasında, pencereden düşerek ağır yaralanan arkadaşı Vedat DEMİRCİOĞLU’nu kaybetti.


DEV-GENÇ (Devrimci Gençlik) hareketinin öncülerinden olan Harun KARADENİZ; 12 Mart’ta, TKP ve Dev-Genç davalarında yargılandı. Hapisteyken kanser oldu ve 15 Ağustos 1975’te öldü.


1968 gençliğinin deneyimlerini anlatan “OLAYLI YILLAR VE GENÇLİK” adlı kitabı uzun yıllar ellerden düşmedi. “EĞİTİM ÜRETİM İÇİNDİR” adlı kitabı da, Eğitimin nasıl olması gerektiğine ışık tutan, önemli bir eserdir.

Nasuh MİTAP, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi ve Dev-Genç saflarına katıldı. Sonraki yıllarda, “Devrimci Yol” hareketinin tohumlarını attı.12 Eylül Darbesi ile birlikte tutuklandı; yoğun işkenceler gördü; 11 yıl hapis yattı; kansere yakalandı; yıllarca tedavi gördü; 4 Kasım 2014 günü yaşamını yitirdi.


70’li yıllarda “Nasuh MİTAP” adını duymuş, ama Kırklarelili olduğunu çok sonraları öğrenmiştim. 6 Kasım 2014 Perşembe günü, Kırklareli için apayrı bir gündü… Birlik ve dayanışmanın gücünü; gerçek dostlukların önemini; önder kişiliklerin unutulmazlığını; o gün bire bir gördük, yaşadık. Yurdun dört bir yanından gelen ve sayıları 4 bini aşan DEVRİMCİLER ve Kırklareli halkı, O’nu sonsuzluğa uğurlarken, caddelerden duygu seli akıyordu.


Deniz GEZMİŞ, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiydi. THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) ile DÖB (Devrimci Öğrenci Birliği) kurucusu olan Deniz, öğrenci hareketinin efsanevi lideri haline geldi. 1968 yılında, TÖS’ün de desteklediği “Samsun’dan Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşü” etkinliğini düzenledi. 1969’da “Devrimci Milliyetçi Gençlik Kurultayı”nı topladı. “6. Filo’yu Protesto” ve “ABD Büyükelçisi Kommer’in Gelişini Protesto” eylemlerinde birkaç kez tutuklandı ve daha sonra serbest bırakıldı. Olaylar, eylemler birbirini izledi ve “12 Mart Darbesi” sonrasında yeniden tutuklandı.


Savunmasında özetle şunları söyledi:

“Ben silâhımı, halka, orduya karşı kullanmadım.”

“Bu ülkede, Anayasa’yı en fazla savunanlar bizleriz. Anayasa’yı ihlâl edenler ise ortadadır.”

“Bu memlekette Mustafa Kemal’e gerçekten sahip çıkanlar varsa, onlar da bizleriz.”

“Mustafa Kemal sağ olsaydı, bugün çok şaşırırdı.”

“Hareketimiz tamamen Anayasal bir harekettir.”

“Türkiye’nin bağımsızlığından başka bir şey istemedim ve bu sebeple Amerika emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı mücadele verdim.”

“Ve ben 24 yaşındayken, kendimi, Türkiye’nin bağımsızlığına armağan etmekten ONUR DUYUYORUM!”


1970 tutukluluk; 1971 idam kararı; 1972 idam (arkadaşları Yusuf ASLAN ve Hüseyin İNAN ile birlikte)…


1970 yılında, Vize-Sergen’e atanmıştım. 70’li yılların sonları, sağ-sol çatışmalarının en yoğun dönemiydi. Bir balkan köyünde bile, yaşanan her olayın arkasında bir şeyler aranıyor, suç duyuruları (!) birbirini izliyordu. Bu suçlamalardan dolayı soruşturma geçirmiş, “disiplin” ve hemen ardından da “sürgün” cezalarına çarptırılmıştım. İlköğretim Bölge Müfettişlerinin tasarıları doğrultusunda, komşu köy okulları ile eğitim toplantıları yapıyorduk. Bu toplantıların birinde, sunum görevini ben üstlenmiştim. Konumuz: “Eğitim Üretim İlişkileri”… Yararlandığım Kaynak: “Eğitim Üretim İçindir- Harun KARADENİZ”…


Cumhuriyet kurulduğunda, eğitime önem verilmiş; eğitim köylerden başlatılmış; ilerleyen yıllarda “Köy Enstitüleri” kurulmuştu. Bu enstitülerde “iş içinde eğitim” uygulanıyor, “üretim” ön plânda tutuluyordu. Yani bu eğitim sisteminde “Eğitim üretim içindir” ilkesi vardı. Yıllar sonra Harun KARADENİZ de, “EĞİTİM ÜRETİM İÇİNDİR” diyor, ama hemen ardından şu soruyu ekliyordu: “ÜRETİM KİMİN İÇİNDİR?”…


O’na göre; üretim, “hakça” paylaşılmalıydı… Gerçek üretici, yani “emekçi” hak ettiği payı alabilmeliydi. Üretilenler, bir avuç azınlığa ve hele hele yurt dışına gidecekse, üretimin de, bunu sağlayan eğitimin de bir anlamı olamazdı…

ATATÜRK, on yıl daha yaşasaydı veya Köy Enstitüleri on yıl daha yaşatılabilseydi, ABD içimize giremeyecek; başlatılan “uçak üretimi”, hızla geliştirilmekte olan “demir ağlar”, giderek çoğalan “fabrikalar” Türkiye’yi önde gelen ülkeler arasına sokabilecekti.


Gelecek için “Umut GENÇLİKTE”…

“ GEZİ RUHU” önderimiz olabilmeli, “Bu gençler boşuna ölmedi” diyebilmeliyiz…


KIRKLARELİ MANŞET HABER Gazetesi- 09.09.2015

rafetseckin39@hotmail.com www.rafetseckin.com

Comments


bottom of page